Doğan Cüceloğlu'nun en son makalelerinden biri 'Hepimiz Başarılı Olabiliriz'...........okuyun ve başarılı olabilme düşüncesini hayata geçirme isteğini, coşkuyla sizde içinizde hissedin.
Basket bir takım oyunudur, diyor Koç John Wooden, UCLA olarak bilinen Los
Angeles’taki Kaliforniya Üniversitesi basket takımının koçu. Kendisi, “bir
basket için on el gerekir” sloganıyla takımını çalıştırıyor ve sürekli şu üç
ilkeyi takip ediyor: 1- ‘Oyunun temellerini kavra ve uygula’ diye Türkçe’ye
aktardığım ‘fundamentals,’ 2- Kondisyon (condition) ve 3- Takım ruhu (team
spirit)."
UCLA üniversite yönetimi, dünyaca ünlü Bill Watson ve Kareem Abdul-Jabbar
gibi iki oyuncusunun forma numaralarını onlara tahsis etmeye karar veriyor. Bu
karardan sonra artık 32 ve 33 numaralı formaları onlardan başka hiç kimse
giyemiyor.
Koç Wooden bu karara itiraz ediyor. Bu numaralar takımındır, şahsa ait
değildir , diyor. Ama çoğunluk farklı düşündüğü için onun sözü dinlenmiyor ve 32
numarayı Bill Watson’a ve 33 numarayı Kareem Abdul-Jabbar’a (o zaman ki adıyla,
Lewis Alcindor, Jr.) veriyorlar. Takımın isminin takım olarak bir anlam ifade edebilmesi için, o takımdaki
numaraların takımın ruhunu ifade etmesi gerekir, diyor Wooden. “Steve Peterson
1970 ve 1971’de 32 numarayı giymiştir ve UCLA takımının şampiyonluğa
yükselmesinde büyük katkıları olmuştur. Yine 1956’da takımına iyi oyunuyla büyük
katkıları olan Nolan Johnson 33 numarayı giymiştir,” diye hatırlatıyor.
Bu numaralar belirli bir oyuncunun şahsına inhisar ettirilince, daha önce bu
numaraları giymiş insanlara ne mesajı veriyoruz, farkında mısınız, diye soruyor
Wooden. Takımın bütünlüğünü bozuyorsunuz, bu numaraları giymiş olanlara, yeteri
kadar iyi değildiniz, derken, gelecekte bu takımda oynayacaklara da aslında biz
bir takım değiliz, bireylerin isim yapması için takım bir bahane, mesajını
veriyoruz, diyor.
Halbuki, John Wooden’ın gözünde, her bir takım oyuncusu başarılı olabilir.
Onun başarı anlayışı ilginçtir ve bence üzerinde önemle durulması gereken bir
felsefeyi yansıtır.
Koç John Wooden için başarı, her şeyden, önce bir iç huzurudur. Ama bu
kendine özgü, özel bir iç huzurudur. Bu iç huzurunun temelinde bilmek ve inanmak
yatar. Neyi bilmek, neye inanmak? Elinden gelenin en iyisini yaparak
olabileceğinin en iyisi olmaya gayret etmiş olduğunu bilmek ve gerçekten bunu
böyle yaptığına tüm varlığınla inanmak. Yapabileceğinin en iyisini yapmaya
gayret ederek olabileceğinin en iyisi olmaya gayret ettiğine inanmak insana bir
tatmin duygusu verir. Bu insan dingindir. İşte bu dinginlik başarının ta
kendisidir.
Bu anlamda, der Koç Wooden, benim takımda herkes başarılıdır ve bu takımın
onurlu üyeleri olmayı hak etmişlerdir. Ve ilave eder, “onları basket sayısına
göre ayırt ederek ödüllendirmek, oyuncuların gayretine ve takım ruhuna ters
düşer ve takımı yaralar.”
John Wooden’ın duyarlığı, değerleri ve düşünceleri sadece bir basket takımı
için mi geçerli? Sağlıklı bir aile kültürünün temellerini oluşturamaz mı? Ayrıca
başarının tanımının böyle yapıldığı bir okul ortamında oluşan gerçek öğrenme
şevkini hayal edebiliyor musunuz?
Bu yaklaşımın toplumun ‘BİZ’ kültürünün temellerini oluşturacağına
inanıyorum.
Şöhreti, mevki makamı, görevi, dili, dini, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun
hepimiz bir ailenin, bir okulun, bir şirketin, bir toplumun takımında yer
alıyoruz.
Hepimiz başarılı olabiliriz.
Doğan Cüceloğlu (21.04.2013)
çok severim DOĞAN CÜCELOĞLUNU ve düşüncelerini,yazılarını..
YanıtlaSil