AŞK MABUDESİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AŞK MABUDESİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Kasım 2012 Salı

TÜRKAN ŞORAY FİLMLERİ


Dila Hanım, Orhan Aksoy'un yönettiği, Safa Önal'ın senaryosunu yazdığı 1977 yapımı Türk filmidir. Filmin yapımcısı İrfan Önal'dır. Filmin başrol oyuncuları Türkan Şoray ve Kadir İnanır'dır.





Bodrum Hakimi, Türkan Şoray'la Kadir İnanır'ın başrollerini oynadığı, yönetmenliğini Türkan Şoray'ın yaptığı 1976 yapımı film. Romantik içerikli bu film, Türkan Şoray'ın yönetmenlik koltuğunda oturduğu dört filmden biridir. Döneminde çok büyük bir sükse kazanmıştır. Filmin müziklerini Cahit Berkay yapmıştır.
Filmin konusu, gerçek hayatta yaşanmış bir olay çıkışlı yerel bir türküden alınmıştır. Türkü ve dolayısıyla film, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın hakimlerinden olan ve 1951'de atandığıBodrum'da 1954 yılında nedenleri kesin olarak günümüzde de açıklığa kavuşturulamamış ve çeşitli yorumlara konu olmuş bir şekilde intihar eden Mefaret Tüzün'ün öyküsünü zemin almaktadır.
1906 Kütahya Tavşanlı doğumlu olan Mefaret Tüzün'ün tam bir biyografisi, filmden uzun bir süre sonra 2002 yılında Belkıs Öztin Koparanoğlu tarafından kaleme alınarak yayınlanmıştır.




 
Selvi Boylum Al Yazmalım, Atıf Yılmaz tarafından yönetilen, başrollerinde Kadir İnanır veTürkan Şoray'ın oynadığı, 1977 tarihli film. Türk sinemasının başyapıtlarından biri olarak sayılmaktadır. Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un 1970 yılında yayımlanan aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Filmin özgün müziğini Cahit Berkay bestelemiştir.
"Selvi Boylum Al Yazmalım" 1978 Uluslararası 15. Antalya Sanat Şenliği'nde Madenfilminin ardından ikinci en iyi film seçilmişti.

 Aşk Mabudesi, yönetmenliğini Nejat Saydam'ın yaptığı, başrollerde Türkan Şoray ileCüneyt Arkın'ın oynadığı (1969) yılı yapımlı sinema filmidir. Film de yaşamını fıstık satarak devam ettiren ancak daha sonra ünlü bir şarkıcı olan Türkan Şoray ile bir roman yazarı olan Cüneyt Arkın'ın duygusal hikâyesi anlatılmaktadır.[1






 
Gülcan, kendisi gibi bir köylü olan İbrahim ile evlenmiştir. Bir de oğulları olan bu mutlu çiftin sonu hazin bitecek olması bu filmi bir dram olarak nitelendirilmesine sebep olan unsurdur. Kendi toplumuna giderek yabancılaşan İbrahim, Almanya'ya gitmeye karar verir. Önce karısının itirazlarına karşı koyamaz ve erteler ama toplumun yabancılaşması dayanılmaz bir hal alır ve Almanya'ya işçi olarak gider.[1]
İlk günlerde, Rıza, eşine mektuplar yollamaya başlar ama Gülcan okuma yazma bilmediği için, köydeki çocuklara okuturlar. Gülcan bu azimle köyün oğretmenine okuma yazma öğrenmek için başvurur. Köyün ağası Gülcan ile evlenmek ister ve ona bunu defalarca söylemesine rağmen, Gülcan eşini sevdiği için bunu her defasında reddetdiği için ağada ona olmadık yollarla işkence eder. [1]
Ağanın oyunları arasındaki en çirkin ve en etkili olan ise: Gülcan öğretmenden eğitim alırken ağa, köylülerin kolay manipule edilebildiklerini fırsat bilerek, köylüleri Gülcan ve öğretmenin birlikte aşk yaşıyorlar iftirasını atar. Bunun üzerine köylü onları beraber yakalayıp kadını döve döve evine hapis ederler. [1]
Bu olaylardan sonra, muhtar efendi, köylü çocuklardan birine, İbrahim'e yollanması için bir mektup yazar. İbrahim o anda Almanya'da Gülcan'a ihanet etmiş ve bir Alman kökenli bir bayan'dan bir çocuk yapıp üçü beraber köyün yolunu tutarlar. Ağa, adamlarını Gülcan'ın üzerine en son saldığında, Gülcan bir nehrin yanındadır. Şu anda kadına tecavüz amacıyla saldırırlar ama Gülcan'ın çocuğu kendi kucağından nehire düşerek talihsiz bir şekilde ölür. Çocuğunun ölüsünü babası görecek kendi diye, köylülerin "gel yıkayıp gömelim. Yazıktır günaha girme" deyip ikna etmek isterler ama hiçbiri başaramadı. En son öğretmen köyden ayrılırken giderken Gülcan son defa rica eder ve gider. [1]







Tek ideali doktorluk olan Ülker'in (T. Şoray), önündeki tek engel üvey annesidir. Ülker bir gün evden kaçarak amacına ulaşmaya çalışır. Bir otele yerleşir, burada kör bir besteci olan Mahmut (Ali Şen) ile tanışacaktır. Mahmut'la yaşadığı evlilik sırasında hayatına yeni acılar katacak olan İlhan (Tanju Gürsu) ve annesi Fehiman (Aliye Rona) girecektir.



Büyük işadamı Süreyya Bey’in rakipleri onu öldürmek isterler fakat Tarık adında bir genç Süreyya’nın hayatını kurtarır. Borcunu ödemek için Tarık’ı yanında çalışmaya ikna eden Süreyya Bey bir süre sonra onu sağ kolu yapar. Fakat aşık olduğu kadın Tarık’ın eski ve unutamadığı sevgilisi Türkan’dır ve bir kadın yüzünden iki dost birbirine düşer.


 
İstanbul'un varoşlarında geçen filmin öyküsünde, Türkan Şoray dul bir kadını canlandırmaktadır. Mahallenin genç ve yakışıklı genci ve aynı zamanda mahalle muhtarının oğlu olan Kemal minibüsçülük yapmaktadır. Mahallede pek çok genç kız ile çıkmakta olan Kemal bir gün Sultan'ı elde etmeyi planlar. Ancak çetin ceviz çıkan kız yakışıklı genci bayağı bir hırpalar.Bu esnada genç kıza gerçekten aşık olur. Ancak bu esnada mahalle muhtarına gelen bazı kişiler gecekonduların bulunduğu yeri satın almış ve herkesi evlerinden atmak istemektedirler. Mahalleli ve muhtar arasında kıyasıya bir kavga başlar. Mahallede en son kalan dul kadın ve birkaç aile daha başka bir yere ev yapmak üzere göç ederken ,yakışıklı delikanlı dul kadının peşinden giderek ona evlenme teklif eder. Film sosyal içerikli bir film olup,İstanbul'a göç eden ailelerin durumu,varoşlardaki yaşam şartlarına dair izleyiciye notlar vermektedir.

 Bütün Suçumuz Sevmek, yönetmenliğini Ülkü Erakalın'ın yaptığı 1963 yılı yapımlı sinema filmidir. Filmde Türkan Şoray'ın seslendirmesini Jeyan Mahfi Tözüm yapmıştır. Film de fabrikasında çalıştığı amcasının kızı ile aynı fabrikada çalışan işçi bir kız arasında bocalayıp duran bir gencin öyküsü anlatılmaktadır.[1]



 

 

 Badem Şekeri, senaryo, yapım ve yönetmenliğini Osman F. Seden'in üstlendiği 1963 yapımı Türk filmidir.

 Melek mi, Şeytan mı?, senaryosunu Burhan Bolan'ın yazdığı, Mehmet Dinler'in yönettiği 1971 yapımı Türk filmidir. Filmin yapımcısı Şahan Haki'dir.

 

 

 


Vesikalı Yarim, 1968 yapımı siyah-beyaz Lütfi Akad filmi. Hüzünlü bir aşk hikâyesini anlatan film, özgün sinema diliyle, Türk sinemasının klasiklerinden sayılmaktadır.
Film, manav Halil'le pavyon şarkıcısı Sabiha'nın aşk öyküsünü doğal ve çarpıcı diyaloglarla anlatır. Dönemin diğer Türk filmlerine göre karakterler ve olaylar, gerçeğe daha yakındır. Film, Türkan Şoray'ın 1958 de başladığı sinema hayatında 1967 yılında çevirdiği Ana filmiyle aldığı ödülden sonraki ikinci büyük ödül aldığı filmdir ve oyuncunun gelecekte hem Türk sinemasının en iyi oyuncularından biri, hem geniş hayran kitlesine sahip bir yıldız olacağının işaretlerini taşır.
Filmin akılda kalıcı unsurlarından biri de, Şükran Ay'ın seslendirdiği şarkılardır. Özellikle, finalde çalan Kalbimi Kıra Kıra şarkısı, filmle özdeşleşmiştir.
Önemli özelliklerinden biri güçlü diyalogları olan filmin kimi replikleri de klasikleşmiştir. Bunların belki de en bilineni, Sabiha'nın Halil'e söylediği ve ilişkilerinin imkânsızlığını vurgulayan, "Çok eskiden rastlaşacaktık." cümlesidir.
 Gözleri Ömre Bedel, yönetmenliğini Ülkü Erakalın, yapımcılığını Metin Bükey, senaryolarını Suavi Sualp, Sadık Şendil'in yaptığı 1964 yılı yapımlı sinema filmidir. Cüneyt Arkın, Türkan Şoray, Ekrem Bora ve Nedret Güvenç gibi oyuncular oynamıştır. Film de buruk bir aşk hikâyesini konu edinmiştir.

Başrollerini Türkan Şoray, Ekrem Bora ve Gülsen Tuncer paylaşmışlar. Şarkı sözleriniGülsen Tuncer'in yazdığı filmin şarkılarını Ekrem Bora ve Semra İnanç seslendirmiş. Soğuktu ve Yağmur çiseliyordu filminin şarkılarını okuyan Semra İnanç 1992 yılında sekizinci uluslararası Akdeniz Festivalinde Bastia (Korsika) en iyi ses birincilik ödülü aldı. Bu filmde Semra İnancın okuduğu (Gönül Kuşum) ve (mektuplar) adlı şarkılar Melih Kibar tarafından özel olarak bu film için bestelenmiştir

Ödülleri [değiştir]

  • 28.Antalya Film Şenliği, 1991, En İyi Erkek Oyuncu Ekrem Bora
  • 28.Antalya Film Şenliği, 1991, En İyi 3. Film
  • 28.Antalya Film Şenliği, 1991, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Gülsen Tuncer
  • Semra inanç okuduğu şarkıyla korsika en iyi müzik ödülü birincilik aldı

Ünlü ve herkesin gıptayla baktığı bir Türk Sanat Müziği solisti olan Leyla’nın (Türkan Şoray) çalgı ekibinden arkadaşı olan udi Cemal Bey (Ekrem Bora) ile yaşadığı duygusal yakınlaşma üzerine yoğunlaşan bir film. Cemal Bey’in ölümüyle başlayan film ikilinin ilişkisini doğrusal bir anlatı ile vermek yerine geri dönüşler ve Leyla’nın zihnindeki anımsamalar ile yansıtıyor. Beklenmedik ölüm ile içinde tarif edilemez bir boşluk duyumsayan Leyla bunu anlama ve anlamlandırma çabasıyla Cemal Bey’in evine giderek, ailesi ve arkadaşlarıyla konuşarak yaşadıklarını, hissettiklerini yeni bir bağlamda tekrar kurmaya çalışır. .

Hayatın kokusu

Translate