28 Mayıs 2013 Salı

VİZYONDAKİ FİLMLER

Hızlı ve Öfkeli: Rio Soygunu’nun dünya çapındaki gişe başarısının üstüne inşa edilen, aksiyonu, akrobasiyi ve hikayeyi daha da yükseklere çıkaran ‘Hızlı ve Öfkeli 6’ filmiyle yönetmen Justin Lin dördüncü kez kamera arkasına geçiyor. Kendisine, yapımcı Clayton Towsend’in  seriye yeniden katılmasını memnuniyetle karşılayan tecrübeli yapımcılar Neal H. Moritz ve Van Diesel da destek veriyor.Vizyon tarihi,24 mayıs.Türü,aksiyon,macera,suç...

Hızlı ve Öfkeli 6Hızlı ve Öfkeli 6Hızlı ve Öfkeli 6
  Gizlice sınıf arkadaşlarından birinin evine giren 16 yaşında bir erkek çocuğu, Fransızca dersinde yazdığı kompozisyonlarda bu olaydan bahseder. Fransızca öğretmeniyse öğrencisini çok yetenekli bulduğu için bu kompozisyonları okumanın tadını çıkarırken bu olaydan kimseye bahsetmez. Ama bu durum başlarına dert açacaktır. Filmin yönetmenliğini François Ozon yaparken başrollerini ise Fabrice Luchini, Ernst Umhauer ve Kristin Scott paylaşıyor.Vizyon tarihi,24 mayıs ,türü,gerilim,gizem...
İda sıradan bir hayat süren bir kuafördür. Kanser olduğunu öğrenince tedaviye başlar ve tedavi sırasında saçlarını kaybetmesi  kocası tarafından aldatıldığını öğrenmesi onu çok sarsar. Kızının düğünü için yaptığı İtalya yolculuğunda dul bir adamla tanışır. Filmin baş rollerini Pierce Brosnan, Kim Bodnia ve Trine Dyrholm paylaşıyor.Birlikte. Ayrı. Her zaman. Aşık. Sonsuza kadar. Sıradışı bir romantik komedi olan Vazgeçmem Senden, ayrılmalarına rağmen ayrı kalamayan bir çiftin hikayesini anlatıyor. Celeste ve Jesse okuldayken tanışmışlar ve önce en yakın arkadaşlarken sonra kendilerini aşkın kollarına atarak genç yaşta evlenmişlerdir.  Fakat bir gün boşanma kararı alırlar. Buna rağmen her anlarını birlikte geçirmeye ve hiçbir şey olmamış gibi arkadaşlık etmeye devam ederler. Bu olay çevrelerindekilere ne kadar garip gelse ve alay konusu olsa da Celeste ve Jesse bu komik durumdan gayet memnundur. Ta ki bir gün birisi için aşk kapıyı yeniden çalıncaya kadar.Vizyon tarihi,24 mayıs,dram ,komedi,romantik türünde  bir film...
Sıradışı bir romantik komediGerçeküstü ve şiirsel bu hikayede, idealist ve mucit bir genç olan Colin, Chloé adında Duke Ellington'ın Blues'larından birinin dünyaya gelmiş haline benzeyen genç bir kadınla tanışır. Bir aşk hikayesi olan evlilikleri Chloé'nin ilginç bir hastalığa yakalanması ve ciğerlerinde büyüyen zambak çiçeğiyle hüzüne dönüşür. Fantastik bir Paris'te Colin ise gitgide daha absürd işlerde çalışarak Chloé'yi iyileştirmeye çalışır.Pakistan'lı bir adam Wall Street'te başarıyı yakalamanın peşinde koşmaktadır. Kendini beklenmedik bir şekilde Amerikan Rüyası'nın bir düşmanlık krizinin ve ailesinin sürekli çağrısının arasında sıkışmış bulur. Wall Street ve Amerikan rüyasının beklediğimiz ya da düşündüğümüzün aksine o pembe ve hayal dolu görünümünün ardında aslında bir çok vazgeçiş ve geride bırakmayı gerektirdiğini, aslında bu başarının bir çok şeyi de kaybetmek olduğunun üzerinde duruyor film.

21 Mayıs 2013 Salı

EĞİTİMİN DOĞAL SÜRECİ VE İLK KREŞ GÜNLERİ


              Merhaba hayatın kokusu takipçileri,hepinize günaydın.Oğlum kreşe başladı ;yarın bir hafta olacak. Ağustos ayında 3 yaşını dolduracak,eylülde vermeyi düşünüyorken birden bu kreş mevzusu gündeme geldi.Poyrazım,aşkım, çok hareketli,girişken,öğrenme isteğiyle dolu bir çocuk(maaşallah).Ve onda gördüğümüz bu gelişmeler, biran evvel başlaması gerektiği düşüncesini getirdi bize...Bu yaşa kadar anneyle geçirdiği zaman  ve annenin ,babanın verdiği eğitimden sonra  kreş , eğitiminin  devamı için gerekliydi.Evde, anne çocuğuyla muhakkak ilgileniyor.Ama bu yetersiz kalıyor.Anne devamlı ilgilenemeyince , gündelik işleriyle de meşgul olunca bir zamandan sonra kaliteli bir zaman geçirmesi için çocuğunu kreşe göndermekte çözüm buluyor benim gibi......
             Anne ve çocuğun arasında bu yaşa kadar olan duygusal bağ ,sevgi,  işleri biraz zorlaştırıyor.ilk 3 gün hiç problem çıkarmadan okuluna gitti,her şey yolundaydı;bu, benide öğretmenlerini de şaşırttı aslında,öğretmeni"çok uyumlu bir çoçuk,bize sorun çıkarması gerek" dedi.ilk defa benden ayrıldığı için doğal olarak diğer çocuklar gibi ağlamasını ,zor ayrılmasını bekliyorduk.Ben, mutlu oldum uyumlu olmasına  ama içten içe ağlıyordum oğlumdan ayrıldığıma............. farkettimki zamanla;oğlum,duygularını bastırıyor ve bu da ileride sorun çıkması demek.Her şey doğal sürecinde devam etmeli .....ve bugün oğlum,""okula gitmeyeceğim "diye ağlarken; gözlerinden süzülen yaşlar benimkilerle birleşti  ve gönlüme yara oldu sanki...güçsüz olmak ,güçsüz görünmek istemiyorum,vazgeçmemeliyiz.Oğlum ,okuluna alışacak ,bir hafta sonra daha istekli olacak biliyorum,olması gereken bir süreci yaşıyoruz.Bu günleri ,şimdi olmazsa bir kaç ay sonra, o zaman da olmazsa seneye yaşayacağız.Bu yollardan elbet geçeceğiz herkes gibi........
                                                                                                                          Hayatın kokusu




20 Mayıs 2013 Pazartesi

KÜÇÜK ŞEYLER


                                  
         Üstün Dökmen akademik kitapların yanı sıra,kısmen akademik,kısmen popüler sayılabilecek iki psikoloji kitabı yazmıştır.(iletişim çatışmaları ve empati ile varolmak,gelişmek,uzlaşmak)Bunlar daha çok meslektaşlarına psikoloji ve psikolojik danışmanlık öğrencilerine yöneliktir.Bazı okuyucularım'daha rahat anlaşılır bir kitap istediler' diyor Prof.dr.Üstün Dökmen....Ve böylece Küçük şeyler kitabını yazmış.. .
         Kitapta, temel konulara,özellikle toplumun ihtiyacı olduğu düşünülen ve seminerlerinde izleyenlerin etkilendiklerini gözlediği konulara yer vermiş Üstün Dökmen...Ayrıca Küçük Şeyler adlı televizyon programıda ilgiyle izlendi.


Küçük Şeyler kitabından önemli sözler;Küçük farklılıkları yakalayamamak,ötekileri yanlış algılamamıza,zaman zaman da mutsuz olmamıza yol açar...
                                                                 Enstantane küçük bir andır;ama o anı yakaladığınızda, o an ömür boyu karşınızdadır...
                                                                 Yaşamınızdaki küçük şeylerde büyük tatlar bulmak sizin sorumluluğunuzdur.
                                                                 Polyannacılık, yaşama devam edebilmek için,gerektiğinde sıkıntılarla baş edebilme sanatıdır. 
...ÜSTÜN DÖKMEN DEN GERÇEK BİR ÖYKÜ;
                                         SABAH SABAH AĞAÇ OLMAK
 Büyük kızım küçükken - sanırım anaokuluna gidiyordu.Sabahları yatağında 5 dakika otururdu,ben de karşısına otururdum.Küçük spontan bir oyun oynardık.Ben bir hayvan,eşya veya bitki rolüne girerdim, o kendisi olurdu ve karşılıklı bir drama veya fabl diyebileceğimiz bir şey sergilerdik.
                     Bir sabah uyandı,oturup battaniyeye sarıldı ve "hadi bana bir ağaç ol"dedi.O sabah,canım sıkkındı,keyfim yoktu;son günlerde irili ufaklı birçok olay moralimi bozmuştu.İçime baktım,oyun oynamak istemediğimi hissettim ve dürüstçe bunu kızıma söylemeye karar verdim."canım benim"dedim"bu sabah keyfim yok,canım sıkılıyor,ağaç olmak istemiyorum."Bir an durdu ve parmağını uzatarak "Baba tamam" dedi" o zaman üzgün bir ağaç ol"Tekrar içime baktım,neşeli bir ağaç olmak istemiyordum,ama üzgün bir ağaç olabilirdim.
                Ve üzgün ağaç oldum.Birilerinin meyvelerimi taşladığını,insanların canımı sıktığını anlattım.Anlattıkça,hafifledim,ferahladım.Beş dakika bittiğinde ferahlamıştım.(ifade edilen sıkıntı,çoğunlukla bizi rahatlatır.)
              Kıssadan hisse:Yaşamın her zerresi kutsaldır,değerlendirilmelidir.Güzelliklerden güzellikler çıkar; ama sıkıntılardan da güzellikler çıkarmak mümkündür..............................................................................                                                          Evde veya işyerinde yüzde yüz haklı olduğunuza inansanız bile,bunu  illede karşınızdakine söyletmeyin.
                                                             Hatamız olunca birbirimizi eleştirelim ama olumlu davranışlarımızı da vurgulayalım ,övelim.
                                                                     

17 Mayıs 2013 Cuma

LADESÇİ

Ladesçi'nin kahramanı Cemil lades oynamayı çok sevmektedir,bu yüzden adı ladesçiye çıkar.Ancak olaylar geliştikçe anlarız ki aslında toplumda herkes herkesle ve kendisiyle lades oynamaktadır,kandırmaya çalışmaktadır.Roman boyunca Cemil'le Ayvaz'ın yanında , şaşırtıcı,bolca güldüren,güldürürken düşündüren,merakla okunan sürükleyici yaşam öykülerini izleyerek yolculuk edeceksiniz.Bu yolculukta Üstün Dökmen kendi yaşamının kerteriz defterinden parçalar sunuyor sizlere.
           Eski balıkçılar hangi balığın hangi mevsimde  nerede bulunduğunu gösteren kerteriz defterleri yazarlarmış.Cemil ile Ayvaz'a yol gösteren kerteriz defteri,denizlerdeki sahte ve gerçek zenginlikleri anlatıyor kendince.Kitabı bitirdiğinizde yaşamın olanaklarına ilişkin değerli bir harita kalacak elinizde.

13 Mayıs 2013 Pazartesi

TARÇINLI ELMA CİPSİ


GÜNAYDIN HERKESE,SERİN BİR ANKARA SABAHINA UYANDIK BUGÜN.....SANKİ KIŞ GERİ GELİYOR.DOĞA UYANDI ÇİÇEKLER AÇIYORKEN TAM YAĞMURLAR BAŞLADI....BU DA GEÇİCİ ,BİR HAFTA SONRA SICAKLAR GELİR VE O YAKICI SICAKTA BUNALTIR.YANİ SOĞUK OLSA SICAĞI,SICAK OLSA SERİN BİR HAVAYI ARIYORUZ....HERŞEYE RAĞMEN HAYAT GÜZEL YAŞAMAK GÜZEL,OĞLUM HERKESTEN,HERŞEYDEN GÜZEL..........VE ONUN İÇİN YAPTIĞIM TARÇINLI ELMA CİPSİ DE GÜZEL OLDU HANİ..........:ÇOCUKLAR CİPS YEMEYİ SEVER,MARKETLERDE SATILAN CİPSLERDEN UZAK TUTMAK EN DOĞRUSU BENCE..OĞLUMLA BİRLİKTE HAZIRLADIK BU CİPSİ ,SİZDE BÖYLE YAPIN ,KENDİ YAPTIĞINI YEMEYİ REDDETMEYECEKTİR.BENİM OĞLUM ÇOK SEVDİ,HER GÜN 'HADİ ANNE TARÇINLI ELMA YAPALIM' DİYOR .İSTEDİĞİNİZ SAYIDA ELMAYI KÜÇÜK KÜÇÜK DOĞRAYIN İSTEDİĞİNİZ ŞEKİLDE VE ÇOCUĞUNUZADA TARÇIN DÖKMESİNE İZİN VERİN.ÖNCEDEN ISITILMIŞ 180 DERECELİK FIRINDA  İSSTEDİĞİNİZ KIVAMA GELİNCEYE KADAR BEKLETİN.BEN 1 SAATİ YETERLİ BULDUM,ARA SIRA BAKIN Kİ KÖMÜR OLMASIN.........:)..AFİYET OLSUN......


9 Mayıs 2013 Perşembe

LİMONLU CHEESECAKE


çok farklı cheesecake tarifleri olduğunu gördüm.Diğerlerinide sizinle paylaşacağım.Farklı aromalar ,tatlarla yakında sizlerle olacak  ikinci cheesecake tarifim.


Malzemeler:
    Taban için:
  • 2 paket burçak bisküvi
  • 5 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 nescafe fincanı süt
Krema için:
  • 2 paket labne peyniri(400 g)
  • 1 kutu krema(200 ml)
  •  2 yumurta oda sıcaklığında
  • 3 çorba kaşığı un
  • 1 çorba kaşığı mısır nişastası
  • 1limon kabuğu rendesi
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 paket vanilya
Yapılışı:24 cm kelepçeli kalıbın içi yağlı  kağıt ile kaplanır.
Taban için bisküviler un haline getirilir.Tereyağı eklenir,karıştırılır.Süt azar azar ilave edilir,yumuşak karışım elde edilir.Kalıbın içine konur,diğer malzemeler hazırlanana kadar buzdolabında bekletilir.
Yumurtaların sarısı ve beyazı ayrı kaplarda mikserden geçirilir,beyazı kar gibi olana kadar çırpılır.
Yumurta sarısı,labne peyniri ve krema iyice çırpılır.Ayrı yerde elenmiş un,nişasta ve vanilya bu karışıma dökülür ve çırpılır,şeker ilave edilir tekrar çırpılır.
Mikserle çırptığımız yumurta akları en son bu karışıma ilave edilir ve bi kaşıkla karıştırılır.
Bisküvi tabanının üzerine krema dökülür,160 derece ısıtılmış fırında benmari usulü pişirilir.(benmari usulü pişirme nedeni,cheesecake i
koyduğumuz büyük tepsinin içine su koyarsak kurumadan buharla pişen cheesecake  in üzeri çatlamayacaktır.)
45 dakika üstü hafif kızarınca pişmiş demektir.
Üzerini ister limon dilimleri ile süsleyin ,isterseniz   hindistan cevizi serpip üzerine erittiğiniz  beyaz çikolatayı dökün,tamamen size kalmış,afiyet olsun.

4 Mayıs 2013 Cumartesi

DİLARA KOÇAK'TAN YAĞSIZ ELMALI KEK TARİFİ VE BİR GÜNLÜK BESLENME MENÜSÜ

Herkese merhaba...havalar ısındı,yaz mevsiminehızlı bir geçiş yaptık.Herşey rüya gibi....peki siz ?Formunuzdamısınız,kilolardan kurtuldukmu,daha iyi hissetmenize sebep olacak güzel görüntümüze ulaştıkmı?Herkes bunun çabasında hayatın kokusu takipçileri biliyorum:)ama acısız olması ,işkence çekmeden o görüntüye ulaşmak en güzeli ve bunun için çok basit yollar var,hemde eğlenceli......küçük bir defter tutun ve blogumdaki diyet ama  lezzetli tarifleri bu deftere liste halinde ekleyin ,yaptığınız yemeklerin resimlerini çekin ve her zaman bu yemekleri tatlıları yapın,böyle beslenmek yaşam şekliniz olsun.Acele etmeyin ,sağlıklı beslendikçe istediğiniz şekle bürüneceksiniz...



Malzemeler
Yarım çay bardağı esmer şeker(Esmer şeker yerine 1 tatlı kaşığı toz tatlandırıcı kullanabilirsiniz)
Yarım çay bardağı light süt
1 tane yumurta
1 çay bardağı kepekli un
Yarım çay bardağı iri dövülmüş
 ceviz
1 tatlı kaşığı tarçın
1 tane elma
Yarım paket kabartma tozu


Yumurta ve şekerimizi rengi beyazlaşıncaya kadar blendır yardımı ile güzelce çırpın. Elma dışındaki tüm malzemeleri ise buna ekleyerek bir süre daha karıştırın. Elmayı küp küp doğradıktan sonra ise hamura ekleyerek son kez bir daha kısa süreli olarak karıştırın. Önceden yağlanmış bir kek kalıbına bu hazırladığınız malzemeyi dökün ve 180 derecelik fırında, yaklaşık yarım saat üstü kızarıncaya kadar pişirin.


                                            BİR GÜNLÜK  BESLENME MENÜSÜ
Sabah: Yoğurt, kayısı, badem veya tam buğday ekmeği, peynir, ceviz
Ara: 1 bardak light süt, 1 meyve ile ceviz
Öğle: Sebze yemeği, 1 dilim ekmek, bazen bulgur pilavı ya da salata ve ızgara
Ara: Yarım simit, peynir veya  1 tost ve ya meyveli yoğurt
Akşam: Peynir ve salata veya balık ve salata
Ara: Kuru üzüm, beyaz leblebi, kuru yaban mersini, meyve, bitki çayı
Dilara Koçak tan sağlıklı beslenmeye bir örnektir.


















28 Nisan 2013 Pazar

BABAM ÖLMEMİŞ ANNE

Metrobüs'te gidiyordum. Önümdeki koltukta beş altı yaşlarında bir oğlan çocuğu ile kıyafetinden köyden gelmiş olabileceğini düşündüğüm annesi oturuyorlardı.
Çocukla annesi ara ara bir şeyler konuşuyorlardı. Daha çok susuyorlardı. Gene uzun bir suskunluktan sonra, çocuk yüksek sesle “anneeeee, babam dün gece rüyama geldiiiii, ölmemiş!” dedi. Anne sustu, ama oğluna baktı. Oğlan devam etti; “bana dedi ki oğlum ölmedim, kalbim çok sancıyor, ağrıyor bir şey söyle de onu yapayım, ölmeyeyim, dedi. Bir şey diyemedim anne, ne deseydim?” Anne çocuğuna “sus, tamam” dedi ve yüzünü ileriye çevirdi... Çocuk “ne deseydim anne?” diye üsteledi. Anne “sus bak, şöför amca kızıyor” dedi. Çocuk ileriye baktı ama -metrobüs çok uzun olduğundan- şoför moför göremedi. “Şoför nerede?” dedi. Sen göremezsin, bana söyledi, dedi anne ve gene sustular. Son durağa kadar bir daha da konuşmadılar.
İçim cız etti. Babasının kaybını yaşayan bir küçük çocuk, konuşmak, paylaşmak ve anlamak istiyor... Kocasının kaybını yaşayan, oğluyla dünyada kalmış bir anne ne diyeceğini, nasıl diyeceğini bilemiyor...
Belki eve gidince anne “şimdi anlat bakayım şu rüyanı” demiştir.
• Babam geldi, kalbini tutuyordu, oğlum, ölmedim kalbim çok sancıyor, ağrıyor, bir şey söyle de onu yapayım, ölmeyeyim dedi. Ne deseydim anne?
• Babanı rüyanda gördün ha, benim aslan oğlum. Peki sen ona ne dedin?
• Bilemedim işte anne, sana soruyorum.
• Hadi gel beraber düşünelim. Ben de şimdi ilk an bilemedim. Zor bir rüyaymış. Önce rüyalar nedir, bilmek ister misin?
• Heee anne.
• Yaşamımız içinde başımıza bir dolu olay geliyor ya... İşlerimizi yaparken, sokakta, okulda bir çok insanla karşılaşıyoruz, konuşuyoruz ya... işte onlardan bazıları bizi derinden etkilerler. Biz bazen bu etkileri hemen hissedemeyebiliriz. Ama içimiz hisseder, etkilenir. İşte onların bir kısmını gece uykumuzda rüyalarımızda görürüz. Rüyalar gerçek değildir amma gerçek olaylardan etkilenebilirler. Rüya neymiş anladın mı?
• Hani geçen bana oyuncak almamıştın ya, ben o oyuncağı sonra rüyamda görmüştüm, ağaçtaydı ben de ona ulaşamıyordum. Onun gibi mi?
• Hah, affferin benim aslan oğluma... Şimdi biz babanı geçen hafta kaybettik ya... Sen babanı çok seviyordun di mi?
• Evet anne...
• Baban da seni çoook seviyordu. Ama bizim bilemediğimiz bir düzen var dünyada, bazen insanlar sağlıklarına dikkat etmediklerinden bazen de ecel dediğimiz şeyden dolayı göçüp gidiyorlar. Ama nereye biliyor musun?
• Nereye anne?
• Çook uzaklara gidiyorlar, bu dünyanın ötesinde başka bir dünya daha var. Oraya gidiyorlar. Oraya en güzel gidiş çoook uzun yıllar ve sağlıklı biçimde yaşamış olarak gitmek. Ama baban biraz erken gitti. Onun için o da çok üzgündür şimdi. Seni bıraktı burada ya, sana artık dokunamayacak, sarılamayacak ya... Sanırım onun için üzülmüş gelmiş, kalbim ağrıyor, diyerek senden yardım istiyor. Aslında sana demek istiyor ki; “oğlum, benim kalbim çok ağrıyor, seni de anneni de çok özledim, arada ben senin rüyana geldiğinde bana beni sevdiğimi söyle, ben de sana seni sevdiğimi söyleyeyim, sarılalım, sen bana ben sana sarılayım biraz hasret giderelim. Anneni de yalnız bırakma, onun için de çok üzülüyorum ona artık sen destek olacaksın” demek istiyor. Şimdi anladın mı, onu bir daha rüyanda gördüğünde ne demen gerekiyormuş?
• Anladım anne.
• Ne diyecekmiş peki benim aslan oğlum bir daha babasını görünce?
• Baba, diycem, üzülme, kalbin de acımasın, ben seni çok seviyorum, annemi de seviyorum. Anneme de iyi bakıcam, sarılalım mı baba, diycem.
• Aslan oğlum benim...
• Anne babamı ziyarete gidelim mi?
• Nasıl gideceğiz peki? O öbür dünyada...
• E işte biz de ölelim işte...
• Haaa, onu diyorsun. Yok o öyle olmuyor. Bize bu canı Allah verdi, ne zaman alacağını da o biliyor... Bize düşen görev, bu dünyada en iyi biçimde yaşamak ve hem kendimize hem çevremize iyilik yapmak... Bunu yapmadan gitmek doğru olmaz. Şimdi biz öyle güzel yaşayacağız ki, sen de ben de çok mutlu olacağız. Bu mutluluğun içinde babana da çok teşekkür edeceğiz ve onun da orada mutlu olmasını sağlayacağız. Ama bak yarın ne yapcağız, birlikte babanın mezarına gideceğiz. O bizi oradan da -aslında istesek buradan da- duyar. Ona söylemek istediklerimizi orada söyleyeceğiz. Onunla konuşmalarımızı içimizden geçirsek o bizi duyabilir. Öyle yapacağız, anlaştık mı?
• Tamam anne? Anne, sen de görüyor musun babamı rüyanda?
• Haaa bak ben de dün akşam gördüm sana onu anlatacaktım da, otobüs çok kalabalık ya, tanımadığımız insanlar bizim özel hayatımızdan belki rahatsız olurlar diye orada seni susturmuştum, evimizde rahat rahat konuşuruz, hem ben de sana benim rüyamı anlatırım diye istemiştim.
• Ne yapıyordu babam? Kalbi acıyor muydu?
• Ben de işte onu anlatacaktım. Bana dedi ki dün oğlumun rüyasına girdim, sana da geldim ki sen de şaşırmayasın. Bak hanım, dedi. Ben seni de oğlumu da çok seviyorum. Ne yazık ki erken ayrılmak zorunda kaldım aranızdan. Size şunları demek istedim, diyemeden gittim, bari rüyalarda diyeyim. İkiniz de benim için çok önemlisiniz, oğluma de ki onun çok iyi bir insan olması, kendine çok iyi bakması benim kalbime çok iyi gelecek. O iyi yaşadıkça benim de kalbim çok iyi olacak, burada çok mutlu olacağım. Ben biliyorum yıllar sonra siz de buraya geleceksiniz tekrar birlikte olacağız. Bunu biliyorum. Siz o dünyada dilediğiniz gibi, birlikte güzel güzel yaşayın benim kalbime bu çok iyi gelir. Ben oğlumun rüyasına daha sonra bir daha girdiğimde bana bunları söylesin, dedi.
• Niye ağlıyorsun anne?
• Neden ağlamayayım oğlum, bir kere babanı özledim, ondan ağlıyorum. Bir de baban bizi ne kadar seviyormuş onu öğrendim, ondan duygulandım. Ondan işte. Hadi artık yatalım mı, belki baban rüyamıza gelir gene...
• Her akşam gelsin anne...
• Bakalım oğlum, Gel bir sarılayım sana bakayım... Biz oğlumla çoook uzun yıllar birlikte yaşıycaaaaz, oğlum büyüyceeek kocaman olacaaaak, aslan oğlum benim.
Nurdoğan Arkış (23.05.2012)

Hayatın kokusu

Translate