Asmalı Konak dizisinin senaristi Meral Okay .(ALLAH rahmet eylesin).Yönetmeni Çağan Irmak.............



Hayata dair her ne var ise bulacak,hayatın kokusunu doya doya içinize çekeceksiniz.......hayatın kokusu. Hayat ancak geriye doğru baktığında anlaşılabilir,ama hep ileriye doğru yaşanır..SOREN KİERKEGAARD.
29 Mart 2013 Cuma
UNUTULMAYAN DİZİ;ASMALI KONAK
26 Mart 2013 Salı
GHOST TOWN

24 Mart 2013 Pazar
FORREST GUMP


- Annem daima söylerdi'Hayat bir kutu çikolata gibidir,içinden ne çıkacağını asla bilemezsin'
- Neden ölüyorsun anne?
- Vaktim doldu, sıram geldi,
- Ah hayır.
- Sakın korkma bitanem ölüm de hayatın bir parçası.
HERKES KADERİNİ Mİ YAŞIYOR YOKSA BİZİ ORDAN ORAYAMI SAVURUYOR HAYAT,BENCE İKİSİ DE.......
Forrest' in Jenny' e bir sözü;zekam geridir ama sevgi nedir
bilirim.....
Forrest Gump aynı anda bir çok duyguyu yaşatıyor izleyicilerine. Usta oyuncu Tom Hanks in filmlerinden biri olan Forrest Gump ın yönetmenliğini Robert Zemeckis yapmış.Senaryosu ise Eric Roth a ait
21 Mart 2013 Perşembe
ZAHİR
Merhaba herkese,paulo Coelho'nun bu kitabını okumanızı öneririm.Bu kitapla sizde içsel bir yolculuğa çıkacaksınız.............
Kitabın sayfalarını karıştırdım,gelenek bozulmadı :)içinde bir kağıt var ve üzerinde şöyle yazıyor .1.Hatalar yaşamın bir parçasıdır ve gelişme için gereklidir.2.Mutluluk doğru kararlarla,doğru kararlar deneyimle ve deneyim yanlış kararlarla gelir....

'SENİ KENDİMDEN BİLE DAHA ÇOK SEVİYORUM.'BUNU SÖYLEYEBİLİRSEM KENDİMLE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAYI SÜRDÜREBİLİRİM;ÇÜNKÜ BU AŞK BENİ REHİN ALDI.
Ünlü, başarılı, zengin bir yazarın savaş muhabirliği yapan karısı Esther bir gün ansızın ortadan kaybolur.Esther kaçırılmışmıdır,öldürülmüşmüdür,yoksa kocasını mı terk etmiştir?Çok sevdiği karısını bulmak için yanıp tutuşan yazar,Esther'in en son birlikte görüldüğü Kazak genci Mikhail'le birlikte Fransa'dan İspanya'ya,Hırvatistan'dan Orta asya steplerine uzanan bir yolculukta bulur kendini.Bu büyülü yolculuk giderek bir 'iç yolculuğa'dönüşecek,yazar,yazgının gücü ve aşkın doğasını yeniden keşfedecek,yaşamına yeni değerler biçecektir.ZAHİR'İ OKUDUĞUNUZDA KADER,ÜN VE EVLİLİK HAKKINDA YENİDEN DÜŞÜNMEYE BAŞLAYACAKSINIZ.
Romandan bir paragraf:Gökyüzüne bazı sorular soruyorum,çocukken anneme sorduklarımla aynı soruları:
Neden bazı insanları severiz ve diğerlerinden nefret ederiz?
Öldükten sonra nereye gidiyoruz?
Sonunda öleceksek neden doğuyoruz?
Tanrı ne demek?
Kitabın sayfalarını karıştırdım,gelenek bozulmadı :)içinde bir kağıt var ve üzerinde şöyle yazıyor .1.Hatalar yaşamın bir parçasıdır ve gelişme için gereklidir.2.Mutluluk doğru kararlarla,doğru kararlar deneyimle ve deneyim yanlış kararlarla gelir....
'SENİ KENDİMDEN BİLE DAHA ÇOK SEVİYORUM.'BUNU SÖYLEYEBİLİRSEM KENDİMLE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAYI SÜRDÜREBİLİRİM;ÇÜNKÜ BU AŞK BENİ REHİN ALDI.
Ünlü, başarılı, zengin bir yazarın savaş muhabirliği yapan karısı Esther bir gün ansızın ortadan kaybolur.Esther kaçırılmışmıdır,öldürülmüşmüdür,yoksa kocasını mı terk etmiştir?Çok sevdiği karısını bulmak için yanıp tutuşan yazar,Esther'in en son birlikte görüldüğü Kazak genci Mikhail'le birlikte Fransa'dan İspanya'ya,Hırvatistan'dan Orta asya steplerine uzanan bir yolculukta bulur kendini.Bu büyülü yolculuk giderek bir 'iç yolculuğa'dönüşecek,yazar,yazgının gücü ve aşkın doğasını yeniden keşfedecek,yaşamına yeni değerler biçecektir.ZAHİR'İ OKUDUĞUNUZDA KADER,ÜN VE EVLİLİK HAKKINDA YENİDEN DÜŞÜNMEYE BAŞLAYACAKSINIZ.
Romandan bir paragraf:Gökyüzüne bazı sorular soruyorum,çocukken anneme sorduklarımla aynı soruları:
Neden bazı insanları severiz ve diğerlerinden nefret ederiz?
Öldükten sonra nereye gidiyoruz?
Sonunda öleceksek neden doğuyoruz?
Tanrı ne demek?
20 Mart 2013 Çarşamba
AYÇA KAYA'DAN KABAKLI YUFKA BÖREĞİ
3 kabak rendesi(suyu sıkılmış)
maydonoz,dereotu[kıyılmış ,miktar isteğe bağlı)
3 yumurta
peynir(tatlandırmak için)
1 yufka(yufkaları ufak parçalar haline getirin)
kırmızı biber,karabiber,1 yemek kaşığı zeytinyağı
Bütün malzemeyi karıştırıp,yağlı kağıt serili bir borcama dökün,200'de pişirin.ve böreğinizi artık hep böyle yapın,kilo vermenize bir katkıda bu börekten olsun.Afiyet olsun.
18 Mart 2013 Pazartesi
18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ
ÇANAKKALE ZAFERİ, SADECE TÜRK MİLLETİ İÇİN DEĞİL BÜTÜN İNSANLIK İÇİN ÖNEMLİ BİR ZAFERDİR.BAŞTA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARI OLMAK ÜZERE BÜTÜN ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE ANIYORUM.
Çanakkale Savaşı, 1.dünya savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında gelibolu yarımadasında Osmanlı imparatorluğu ile itilaf devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti konumundaki İstanbul'u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla
güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman
müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini
zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'na
girmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda
kalmışlardır. Savaş sonucundan iki taraf da çok ağır kayıplar
vermiştir.
Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiğı 1 Ağustos 1914'ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, İmparatorluk'un eninde sonunda Almanya'nın ana gücü oluşturduğu İttifak devletleri safında fiilen savaşa gireceği anlamına gelmektedir. Enver paşa, fiilen savaşa girmeyi, seferberliğin tamamlanmamış olması ve Çanakkale Boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle ertelemeye çalışmıştır. Ancak Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür. Bu baskılar, Akdeniz'de İngiliz donanması önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul'a gelmesiyle bir oldu bittiye getirilmişti. Daha sonra Osmanlı Donanması'na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz'e açılan bu gemiler 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etmiştir.
Birleşik Krallık Donanma Bakanı Winston Churchıll, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı'nın donanmayla geçilerek İstanbul'un işgalini öngören bir planı Başbakan Herbert Asquıt 'evermiştir. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz'a geniş çaplı ilk saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konuldu. Ancak Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekatından vaz geçilmek zorunda kalındı.
Deniz harekatıyla İstanbul'a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekatıyla Çanakkale Boğazı'ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. İngiliz ve Fransız çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası'nı işgalde başarılı olamadılar. Bunun üzerine sahildeki kuvvetler takviye edilmek için Arıburnu'nun kuzeyinde Suvla Koyu'na 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle bir üçüncü çıkarma yapılmıştır. Ancak 9 Ağustos'ta Kurmay Albay Mustafa Kemal'in Birinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen karşı taarruzunda İngiliz Komutanlığı ihtiyat tümenini ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmiştir. Mustafa Kemal ertesi gün Kocaçimentepe – Conk Bayırı hattında yeni bir karşı taarruz gerçekleştirmişti, bu hattaki Anzak birliklerini de geri atmıştır. İngiliz ve Anzak kuvvetlerinin İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları ise Osmanlı savunmasını aşamamıştır. Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını 1915 yılı Aralık ayı içinde tahliye etmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiğı 1 Ağustos 1914'ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, İmparatorluk'un eninde sonunda Almanya'nın ana gücü oluşturduğu İttifak devletleri safında fiilen savaşa gireceği anlamına gelmektedir. Enver paşa, fiilen savaşa girmeyi, seferberliğin tamamlanmamış olması ve Çanakkale Boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle ertelemeye çalışmıştır. Ancak Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür. Bu baskılar, Akdeniz'de İngiliz donanması önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul'a gelmesiyle bir oldu bittiye getirilmişti. Daha sonra Osmanlı Donanması'na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz'e açılan bu gemiler 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etmiştir.
Birleşik Krallık Donanma Bakanı Winston Churchıll, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı'nın donanmayla geçilerek İstanbul'un işgalini öngören bir planı Başbakan Herbert Asquıt 'evermiştir. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz'a geniş çaplı ilk saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konuldu. Ancak Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekatından vaz geçilmek zorunda kalındı.
Deniz harekatıyla İstanbul'a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekatıyla Çanakkale Boğazı'ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. İngiliz ve Fransız çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası'nı işgalde başarılı olamadılar. Bunun üzerine sahildeki kuvvetler takviye edilmek için Arıburnu'nun kuzeyinde Suvla Koyu'na 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle bir üçüncü çıkarma yapılmıştır. Ancak 9 Ağustos'ta Kurmay Albay Mustafa Kemal'in Birinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen karşı taarruzunda İngiliz Komutanlığı ihtiyat tümenini ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmiştir. Mustafa Kemal ertesi gün Kocaçimentepe – Conk Bayırı hattında yeni bir karşı taarruz gerçekleştirmişti, bu hattaki Anzak birliklerini de geri atmıştır. İngiliz ve Anzak kuvvetlerinin İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları ise Osmanlı savunmasını aşamamıştır. Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını 1915 yılı Aralık ayı içinde tahliye etmiştir.
16 Mart 2013 Cumartesi
YOLDA ÜÇ KİŞİ VE HATIRLANAN HİSLER....
'Yakup,Leyla ve Halil yollarında gidiyorlardı.Onları düşsel bir kavşakta ben buluşturdum.Yol arkadaşlığı yapan bir üçlüden çok yazgıları kesişmiş üç kişi gibi geldiler bana.Tanıdığım insanlardı hepsi;içlerinde benden ve sevdiklerimden parçalar vardı.İyi anlaşacaklarını umuyordum başlangıçta;ne varki onları oluşturan çizgiler netleştikçe,umduğum gibi geçimli olamayacaklarını anlamak zorunda kaldım.(...)Onların yola bakışlarına,beklentilerine ya da hüzünlerine göre değişiyordu her şey.O zaman da yürüdükleri yol aynı olmaktan çıkıyor,üçü için üç ayrı gerçeğe dönüşüyordu.Attıkları her adım onları yalnızca geçmişlerinden değil,birbirlerinden de uzaklaştırıyordu böylece.Zamanla bunun zaten tüm yollar için geçerli olduğunu,iki kişinin aynı yoldan yürümesinin olanaksızlığını da öğrendim.Yol imgesinin her daim taze kalmasının asıl nedeni buydu demekki.'
Merhaba hayatın kokusu takipçileri,Tuna Kiremitçi'nin Yolda Üç Kişi romanını 18.07.2005 yılında okumuşum.....yıllar nasıl da geçmiş,sizler yaparmısınız bilmem ama bir roman aldığımda hemen ilk sayfasına aldığım günün tarihini ve adımı yazarım...alışkanlık olmuş.Aileden kalma bir üslup bu.İlk sayfasına yine mor renkte pastel boya ile iki çiçek çizmişim..bunlar bile birçok şeyi hatırlatmaya yetiyor.Arka kapak yazısına bakarken,yine boş olan en son sayfasına bir yazı yazılmış;Canım kardeşim,
Hayatta hep mutlu ol,
Günlerin hep huzurlu geçsin,
Her geçen günün bir öncekinden çok daha güzel olsun.
Ömrünü mutluluklarla ve sevgi dolu kahkahalarla geçirmen dileğiyle.
Gurbet ablan Zeynep:)
İzmir de geçirdiğim bir tatilde aldığım romanın sayfalarından dökülen haylaz günler ,tasasız hisler................
Romandan bir paragraf
Eski filmlerde kadınların caddelerde ağlayarak yürüdüğü sahneler vardır.Hollywood yüzünden bir klişeye dönüşmeden önce sinema sanatının en güzel sahneleri hep onların arasından çıkmıştır.Erkeklerin düşlerini süsleyen pek çok kadın oyuncu en az bir kez geniş bir caddede ağlayarak yürümenin tadına varmıştır. Özellikle gece çekildiğinde,filmin geri kalanını gölgede bırakacak bir şiirsellik kazanır sahne.Üçlü bir aşktır bu;gece kadının gözyaşlarını öper,cadde gecenin derinliklerine akar,kadının ağzında caddenin erkekliği vardır.Kandilli iskelesi'ne doğru hızlı hızlı,gözpınarlarını durdurmaya çalışarak yürüyen Leyla'ysa otuz sekiz yaşında bir kadın.Bir işi,bir çocuğu ve elinde sıkı sıkı tuttuğu bir mektubu var.Yaşama ilişkin gölgeler iki yanından belirsiz bir biçimlerde akıp gidiyor ve doğup büyüdüğü kentte kendisini bir yabancı,yurdundan uzak bir gezgin gibi hissediyor şimdi.....
Merhaba hayatın kokusu takipçileri,Tuna Kiremitçi'nin Yolda Üç Kişi romanını 18.07.2005 yılında okumuşum.....yıllar nasıl da geçmiş,sizler yaparmısınız bilmem ama bir roman aldığımda hemen ilk sayfasına aldığım günün tarihini ve adımı yazarım...alışkanlık olmuş.Aileden kalma bir üslup bu.İlk sayfasına yine mor renkte pastel boya ile iki çiçek çizmişim..bunlar bile birçok şeyi hatırlatmaya yetiyor.Arka kapak yazısına bakarken,yine boş olan en son sayfasına bir yazı yazılmış;Canım kardeşim,
Hayatta hep mutlu ol,
Günlerin hep huzurlu geçsin,
Her geçen günün bir öncekinden çok daha güzel olsun.
Ömrünü mutluluklarla ve sevgi dolu kahkahalarla geçirmen dileğiyle.
Gurbet ablan Zeynep:)
İzmir de geçirdiğim bir tatilde aldığım romanın sayfalarından dökülen haylaz günler ,tasasız hisler................
Romandan bir paragraf
Eski filmlerde kadınların caddelerde ağlayarak yürüdüğü sahneler vardır.Hollywood yüzünden bir klişeye dönüşmeden önce sinema sanatının en güzel sahneleri hep onların arasından çıkmıştır.Erkeklerin düşlerini süsleyen pek çok kadın oyuncu en az bir kez geniş bir caddede ağlayarak yürümenin tadına varmıştır. Özellikle gece çekildiğinde,filmin geri kalanını gölgede bırakacak bir şiirsellik kazanır sahne.Üçlü bir aşktır bu;gece kadının gözyaşlarını öper,cadde gecenin derinliklerine akar,kadının ağzında caddenin erkekliği vardır.Kandilli iskelesi'ne doğru hızlı hızlı,gözpınarlarını durdurmaya çalışarak yürüyen Leyla'ysa otuz sekiz yaşında bir kadın.Bir işi,bir çocuğu ve elinde sıkı sıkı tuttuğu bir mektubu var.Yaşama ilişkin gölgeler iki yanından belirsiz bir biçimlerde akıp gidiyor ve doğup büyüdüğü kentte kendisini bir yabancı,yurdundan uzak bir gezgin gibi hissediyor şimdi.....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)